Ulukaya Şelalesi - Ulus ve Köylerine Hizmet Derneği :.

MENU
İçeriğe git
ULUKAYA  ŞELALESİ

Ulukaya Şelalesi Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 13/11/1998 gün ve 6015 sayılı kararı ile “Doğal Sit Alanı” ilan edilmiştir.   
Drahna Kanyonu’nun yakınlarında, Ulukaya Köyü’nde bir kaya oyuğu içinden çıkan suyun oluşturduğu Şelale yaklaşık 25 metrelik yükseklikten akar. Şelalenin döküldüğü alanda 30- 40 metre genişliğinde bir gölet oluşmuştur. Şelalenin döküldüğü havzada yer alan kanyonun uzunluğu yaklaşık 1 km, Kanyon bölgesinde canlı bir doğal hayat gözlenmekte ve özellikle su semenderi, su yılanları, alabalık, kayabalığı gibi canlı türlerine sıklıkla rastlanmaktadır. Şelalenin ve kanyonun ismini aldığı Ulukaya Köyü, şelalenin çok yakınında bulunur ve akan suyun bir bölümü Ulus ilçe merkezinin içme suyu ihtiyacını karşılamaktadır.

Efsaneye göre şelale suyunu tadan kişi aşk acısını unutur. Aşk Acılarını Dindiren Şelale; Ulukaya şelalesi ulusal ve uluslar arası camiada” Aşk Acısını Dindiren Şelale” olarak ün salmış ve bunun neticesinde turistlerin ilgi odağı haline gelmiştir. Öyleyse şelaleyi gizemli hale getiren olay nedir?

Selamnos bir doksan beş boyunda iri kaslı, iri vücutlu, yeşil gözlü yakışıklı bir delikanlıdır. O küçük yaştan beri, koyunları ve keçileri dağlarda otlatarak yaşamını sürdürüyordu. Hera ise mavi gözlü, uzun ve sarı saçlı, güzel bir genç kızdır. Günlerinin çoğu ormanda geçerdi. Babası ile birlikte yaşayan Hera, ormana; reçine, papatya, nergis ve ıhlamur toplamaya giderdi. Bir gün Selamnos ve Hera, derelerin çağıldayarak aktığı, güneşin ağaçların arasına girmekte zorlandığı ve orman güllerinin kızıl bir renk oluşturduğu dağın bir kesitinde karşılaşırlar. Öyle bir karşılaşma ki, Hera ve Selamnos ilk görüşte birbirlerine aşık olurlar. Bu aşk seli büyür gider. Ulukaya’dan Drahna’ya ve oradan da Paflagonya’ya sığmaz olur. Sonuçta Hera’nın ailesi pek istemese de evliliğe karar verilir. İlerleyen süreçte muhteşem bir düğün yapılır. Anlatılanlara göre; düğün giysileri gerek Hera’ya ve gerekse Selamnos’a oldukça yakışır. Selamnos’un delikanlılığı iyice ortaya çıkarken, beyaz gelinlikler içindeki Hera bir melek görünümüne bürünür. İşte böyle bir düğünle dünya evine girerler. Evliliğin ilk yıllarında çift mutluluğu doyasıya yaşamaya başlar. Ne var ki, aniden bir rahatsızlık vuku bulur ve eşlerden Selamnos yatağa düşer. Sebebi anlaşılamamıştır bu hastalığın. Birçokları nazara bağlar. Kocakarı ilaçları yapıp getirenler olmuştur. Ama hepsi boş… Günler, haftalar ve seneler su gibi akıp gider. Koskoca delikanlı zaman içeresinde erir. O iri kaslı, iri vücutlu Selamnos gitmiş, yerine zayıf çelimsiz biri gelmiştir. Dahası çok çirkin bir hale de bürünmüştür. Hera nedeni anlaşılamayan bir tavır içeresine girer. O artık seven kadın değil, kocasından ve hayattan nefret eden biri haline gelir. Bu durumu duyan herkes, çıldırır. “Olamaz” dedirtir. Bundan böyle onun yeni adı “Nankör Hera” olur. Nankör Hera, kocasına manevi destek vereceğine, ondan kaçmaya başlar... Durdurulamayan zamanın içinde, düşündeki bütün çıkışlar kapanmıştır Selamnos’un. Yaşamak artık bir hiçtir. Bulabildiği tek çözüm intihar etmektir. Kendine ait zamanı durdurmaya karar verir. Eylemini gerçekleştirmek için bir mekân olmalıdır. Birkaç yer aklından geçse de hemen karar veremez. Öyle bir yer bulmalı ki, atladığında geriye dönüş olmasın… Öyle bir yer bulmalı ki direkt ölüme gitsin. Bu tariflere uyan bir yer aklına gelir. İşte orası Ulukaya’dır. Sabahleyin yatağından kalkıp penceresinden son defa derin bir nefes alarak, yaşamının geçtiği yerlere doya doya bakar. Güzel elbiselerini giyer. Kapısını kilitleyip yola koyulur. Nefes nefese Ulukaya’nın zirvesine çıkar. Yankı yapan dağlara “Heraaaaaaa…” diye seslenir. “Heraaaaaaa… Sesleri kayalara çarpıp geri geldikçe inadına bağırır… Bir defa daha… Bir kez daha derken Hera’nın masum yüzünün hayaliyle boşluğa bırakır kendini… Aşk Tanrıçası Eros başlangıçtan bu yana müdahale etmemiştir olaya. Göz pınarlarını dolduran facianın böyle sonuçlanmasını istememektedir. Onun için Selamnos’un bedenini, yere değer değmez akıp giden yeraltı suyuna ve ardından şelale şekline dönüştürür. Su sekline de gelse değişen bir şey yoktur Selamnos’ta. Yine başını taştan taşa vurarak akıp gider Karadeniz’e doğru. Ulus Dağları, Ulus Ovaları aşk feryatlarını almaz olur. Börtü böcek de bu ağlayışa katılır. Tanrıça Eros olayın sonlanması konusunda çözümler arar. Birilerine sorar. Diğer tanrılara danışır. Neticede Selamnos’un ıstırabını azaltmak için Ulukaya’ya bir kutsiyet verilir. Kutsamaya göre; her kim Ulukaya şelalesinden bir yudum su içerse, bir mendil ıslatırsa ya da yüzünü yıkarsa, Selamnos’un acılarının azalmasına sebep olacaktır. Bunun yanında su içen, mendil ıslatan ve yüzünü yıkayanlar, içlerinde gizemli kalmış ve tutsak oldukları sevgi kırıntılarından arınırlar.

İçeriğe dön